PELOTON’UN YAPRAK DÖKÜMÜ
STORIA
Bu sene Il Lombardia’nın 116. edisyonu 8 Ekim’de Bergamo-Como arasında koşulacak. WorldTour takvimindeki 5 anıtsal yarıştan birisi olan Il Lombardia aynı zamanda İtalya’daki en eski büyük yarış olma özelliğini taşıyor. İlki 1905 yılında düzenlenen yarış takvimdeki bir diğer anıtsal yarış olan Milano-Sanremo’dan 4 yıl önce başlıyor.
Bu güzel yarışın en eski italyan yarışı olmasının yanı sıra bir de ruhani yönü var. Yarış Madonna del Ghisalo zirvesinden geçmesiyle meşhur. Zaman zaman kendisine Giro parkurunda da yer bulan Como gölü manzaralı bu tepe Il Lombardia’nın vazgeçilmez parçalarından birisi. Efsaneye göre Kont Ghissalo bu civarda gezinirken haydutlarla karşılaşır; gördüğü en yakın Meryem Ana mihrabına doğru atını sürer ve bu sayede haydutların elinden kurtulur. Kont Ghissalo’yu kurtaran bu kutsal ruha La Madonna del Ghisallo ismi verilmiş. Bu tepenin bisiklet yarışlarının ikonik bir parçası olmasıyla beraber lokal bir papazın önerisiyle La Madonna del Ghisallo “bisikletçilerin azizesi” olarak anılmaya başlanır. Günümüzde bisikletin kutsal topraklarında hayatını kaybeden bisikletçiler için sönmeyen bir ateş yanıyor ve “hacıların” ziyaret edebileceği bir de müze bulunuyor.
CAMPIONI
2021’de 36km kala yaptığı atağıyla finish çizgisini Fausta Masnada’nın önünde birinci sırada geçen isim Tadej Pogacar olmuştu. Benim gözümde anıtsal yarışların estetik açıdan en güzelini tarihte en çok kazanan isim ise 5 şampiyonluğuyla efsane Fausto Coppi. Yarışın son İtalyan şampiyonu Vincenzo Nibali. Köpekbalığı 2015 ve 2017 yıllarında şampiyonluğu göğüslemeyi başarmıştı.
ADDIO
Bu seneki Il Lombardia’nın sezonun son anıtsal yarışı olmak dışında farklı bir (hatta iki) önemi daha var. Pelotonun iki efsanesi bu yarışla kariyerlerini sonlandırıyor. İki kez Lombardia’da zafere ulaşmış 37 yaşındaki “Lo Squalo, The Shark, Köpekbalığı” namıdiğer Vincenzo Nibali ve 42 yaşındaki “Balaverde, The Green Bullet, Yeşil mermi” Alejandro Valverde.
Açık konuşmak gerekirse Alejandro Valverde benim gönlümde çok özel bir yere sahip değil. Belki bunda LaVuelta’ya oldum olası mesafeli olmamın payı vardır. Belki de bitmek tükenmek bilmeyen Movistar drama girdabı etkili olmuştur. Gelgelelim Vincenzo Nibali bambaşka bir hikaye. Burada oturup size onun zaferlerini, başardıklarını, bisiklet tarihindeki yerini anlatmayacağım. Eminim kariyerini sonlandırmasıyla beraber bu konularda harika yazarlar tarafından çokça harika yazı yazılacaktır. Hep beraber bunları okuruz. Kendisi benim için ne ifade ediyor bir iki kelimeyle onu anlatmaya çalışayım.
Tüm tırmanışı lider grubun arkalarında geçirmiş ve zirve kapısında geçmesiyle beraber surat ifadesi değişen, kan kokusunu almış, sırtını kamburlaştırıp yüzgecini çıkararak iniş pozisyonuna geçmiş bir VincenzoNibali görmek sonraki 15 dakika gözünüzü bile kırpmamanız gerektiğini anlatıyor. Çünkü köpekbalığı sırtından çıkardığı jelini hüpletip formasının önünü kapatacak ve her virajda arkasındakilerle farkı ufak ufak açacak. Her virajda o mükemmel tekniği ve dehşet verici hızıyla hem onu takip eden bisikletçilerin hem de kamera motorlarının kabusu olacak. Bazen bunları sadece diğer bisikletçilere gözdağı vermek bazen tansiyonu yükseltmek çokça kez de herkesin hayallerini süsleyen etapları çalmak için yapacak. Peloton’da herkesin başına neler geleceğini bildiği ancak bunu engellemek için ellerinden hiçbir şey gelmediği büyülü anlardan biri bu inişler. Bu kabullenme hali benim bisiklet yarışlarını sevmemin en büyük sebeplerinden. O gün start alan tüm isimler Nibali’nin nerede ne yapacağını az çok bilir ancak Nibali atağını yaptığında kimse ona dur diyemez.
CORSA
Geçtiğimiz 10 yılda yarışın parkuru Bergamo-Como, Como-Bergamo şeklinde gitti geldi. Arada 4 senelik bir Bergamo finishi serisi var. 116. edisyonda yolumuz Bergamo’dan başlayıp Como’da son buluyor. Yarışın Bergamo’da biten edisyonlarına kırıcı yokuşlar damga vuruyordu. Yarışın patladığı bu yokuşlarda kazanmak için yapılan uzun soluklu solo ataklar görmeye alışmıştık. Ancak bu yılki parkur tabiri caizse testere gibi bir profile sahip.
Yokuşlara tek tek baktığımızda çok korkutucu bir yokuş karşımıza çıkmıyor. Ancak unutmamak gerekir ki 253 kilometrelik bir canavarla karşı karşıya olacak peloton. Her bir yokuş bacaklardaki biriken yükü ve laktik asiti ufak ufak artıracak. Bu birikimle beraber Madonna del Ghisallo sonrası epey zorlu geçecektir. Burada küçük bir not düşmek istiyorum. Ghisallo, Jonas Vingegaard gibi çok yüksek eğimli bölümlerde tabiri caizse sprint atabilen isimler için erken bir solo atak şansı olabilir.
Ben ilk San Fermo Della Battaglia tırmanışına kadar çok ciddi bir aksiyon göreceğimizi düşünmüyorum. Ancak oraya gelene kadar peloton her tırmanışta ve inişte biraz daha küçülecek ve son 30kmye çok en güçlü ve teknik tırmanışçılardan oluşan bir lider grupla gireceğimizi düşünüyorum.
Teknik dememin sebebi hepimizin hayatında ilk öğrendiği fizik kuralı olan “her yokuşun bir inişi vardır.” Son bölümde iki kere çıkıp ineceğimiz San Fermo della Battaglia yokuşu inanılmaz teknik bir inişe sahip. Son bölümde iki tane tatsız sürprizlere gebe hairpin kavşak var ve buralarda yollara asfalt demek pek kolay değil. Bu bölümler yarışı daha önce defalarca koşmuş bisikletçiler için avantaj olabilir *wink (Alejandro Valverde) wink* çünkü Dan Martin’in de TheCyclingPodcast’de bahsettiği gibi yolları bilmek Il Lombardia için ekstra önemli.
PREFERITI
Tadej Pogacar: Geçen senenin şampiyonu Pogacar, Lombardia hazırlıklarını İtalya topraklarında tamamladı. Tek günlük yarışlarda kendini gösteren Tadej, Giro dell’Emilia’yı ikinci, Tre Valli Varesine’yi zaferle bitirdi. Tre Valli Varesine’de tırmanışlarla bezeli uzun parkurlar sonunda toplu sprintte herkese meydan okuyabileceğini ve tırmanışçılar arasında en iyi sprinter olduğunu bize hatırlattı. Bu senenin parkuru adeta onun için yaratılmış gibi. Bacaklarında son 30kmye gelebilecek güç olduğunu düşünüyorum ve benim gözümde bu son 30kmde daha tehlikeli bir bisikletçi yok. Benim senenin son anıtsal yarışı için birincil favorim Sloven süperstar Tadej Pogacar. Hele saçlar kasktan fışkırırsa vay diğerlerinin haline.
Jonas Vingegaard: Jonas’ı Tour de Franca’dan sonra ilk kez Hırvatistan’da CRO Race’de gördük. 2 etap galibiyeti aldığı bu haftalık turu genel klasmanda 2. sırada tamamladı. Tanıdığımız Vingegaard Lombardia tırmanışlarını çekirdek niyetine çitler. Ancak gelgelelim verdiği uzun ara onu nasıl etkileyecek? Ben bacaklarında yeterince yarış kilometresi olmadığını ve bu sebeple kazanmak adına çok şansı olduğunu düşünmüyorum. Haklı olarak diyeceksiniz ki “Yiğit ne işi var o zaman bu adam favoriler listende?”. Bu adam 3 ay önce 25 yaşında Pogacar’ın önünde Tour kazandı. Bu bile bu listeye girmesi için yeterli.
Alejandro Valverde: İspanya’nın kralı profesyonel bisikleti bir anıtsal yarış zaferiyle kapatmak için elinden gelen her şeyi, kanının son damlasına kadar verecektir. Bu motivasyonun yanında Valverde muazzam bir form grafiğiyle geliyor. Bu yıl Strade Bianche ve Fleche Wallone’da ikincilikleri var. Son haftadaki tek günlük İtalyan yarışlarının 2sini podyumda birini 4. olarak bitirdi. Bu şanlı kariyeri bir Lombardia zaferiyle bitirmesi ikonik olacaktır. İçimdeki romantik onu plaseler listesinden aldı ve favoriler listesine bu iki canavarın ardından 3. sıraya koydu.
SFAVORITI
Vincenzo Nibali: I mean… cmooooon! şansı çok çok çok düşük ama ya olursa?
Enric Mas: Movistar’ın Valverde planları umdukları gibi gitmezse dönecekleri ilk isim Giro del’Emillia şampiyonu Mas olacak. Mas konusunda temkinli olmayı hepimiz zorlu yollardan öğrendik. Bakalım bu değişecek mi?
David Gaudu: Ben Gaudu’yu çok beğeniyorum. Sürüş tarzı, kaskının duruşu, ismi, oynadığı roller ona gizemli bir karizma katıyor bence. Onu kazanırken göremedik ama hayali benim hoşuma gidiyor.
Jakob Fuglsang: Açık konuşmam gerekirse buraya yazmamdaki tek sebep eski bir Lombardia şampiyonu olması.
Emanuel Buchmann: Yokuş desen var. Dayanıklılık desen var. Kendisini lider grupta tutabilirse neden olmasın.
Domenico Pozzovivo: Evet evet biliyorum. O da nereden çıktı? Ne alaka? soruları kulağıma geliyor. Ben azılı bir Intermarche fanıyım. Hayal kurmayı kendime hak görüyorum. O kadar yazı yazdık biraz da şımaralım.